Читать онлайн «Gülen Polis»

Автор Пер Валё

Maj Sjöwall, Per Wahlöö

Gülen Polis

ÖNSÖZ

55 YIL SONRA MARTIN BECK SERİSİ NE ANLATIYOR?

“Cesedi temmuzun sekizinde, öğleden sonra saat üçü biraz geçe buldular. Kötü durumda değildi ve suyun içinde fazla kalmış olamazdı. ”

Tüm dünyadaki okurları Martin Beck’le tanıştıran ilk cümleler böyle. Bahsi geçen temmuz, 1965 yılının Temmuz’u. Ve bu tarihte Stockholm Cinayet Masası’nda görevli olan Martin Beck, yirmi sekiz yaşında yani 1951’de komiser olmuş, sekiz yıldır cinayet masasında görev yapan, evli ve iki çocuğu olan bir adam. Komiser olduğu yıl evlendiği karısı Inga’nın cimriliğe varan tutumluluğundan, sürekli aynı şeylerden şikâyet etmesinden mutsuz ama bu durumu değiştirmek için bir şey de yapmıyor. İki çocuğunun düzeni değişmesin diye boşanmayı düşünmeyen Martin Beck’in -yıllar içinde- eve gitmemek için daha çok çalıştığını, başka bir şehirde/ülkede çok da önemli olmayan bir dava için görüşüne başvurulunca ikiletmediğini ya da evliliğinin 17. yılında “karısını rahatsız etmemek için” bir kanepe aldığını ve orada tek başına daha huzurlu uyuduğunu görürüz. Bir yandan da Martin’in evliliğine ve kendi isteklerine çok kafa yormadığını söylemek mümkün. Belki biraz daha kendine zaman ayıran biri olsaydı gerçekten ne yapmak istediğine karar verebilirdi. Ancak Martin Beck, tam bir görev adamı. Bir dosyayı kapatmadan uyuyamayanlardan, sezgilerini dinleyip bazen işi uzatacak bile olsa her şeyi araştırmak isteyen, titiz polislerden… Çoğunlukla yemek yemeyi unutan, bazen midesini bulandıracak kadar çok kahve içen; “sigarayı bırakmalısın” diyen eşine, evet bırakmalıyım demesine rağmen her gün daha fazla sigara içen, çok az uyuyan, bazen dinlenmeyi unutan bir adam… En rahat uykularını evinde değil, genelde iş-ev arasındaki uzun tren yolculuklarında çeken…

Martin Beck, şehirdeki en iyi sorgu uzmanlarından biri.

Bunu okuyunca aklınıza karşısındakini konuşturmak için şiddet dahil her yolu deneyen bir polis gelmesin. Beck, karşısındakini iyice tarttıktan sonra sakince ve genelde nezaketini elden bırakmadan sorularını soruyor, hızlı düşünmek zorunda hissetmeden, zaman vererek ama çoğu zaman bağlantısız olduğu düşünülen tüm detayların peşine düşerek. Herhalde hiçbir polisiye romanda bu kadar sakin ve iyi bir sorgu uzmanı yazılamazdı.

LARSSON, KOLLBERG VE MELANDER

Martin Beck’i daha iyi tanımak için onun çalışma arkadaşlarını ve onlarla iletişimini de takip etmek gerek. Çoğu zaman tembel ve rahatsız edici bulduğu Gunvald Larrson, sevdiği adamlardan biri değil. Ama konu, Kollberg ve Melander’e gelince işler değişiyor. Uzun zamandır birlikte çalıştıkları ve birbirlerine hep dürüst davrandıkları için artık Martin ve Kollberg, ilişkilerinde konuşmadan da anlaşabilme seviyesine yükselmişler. Bir bakışlarından, bir duruşlarından birbirlerinin ne düşündüğünü çıkartıyorlar. En az Martin kadar titiz, işinde başarılı ve gözlemci bir adam olan Kollberg’in, Martin’e göre iyi yanıysa biraz daha enerjik ve konuşkan olması. Tüm seride keyifle okunan sorgu sahneleriyle yarışacak bir şey varsa o da Martin ve Koll-berg’in diyaloglarının aktığı sayfalardır herhâlde…