Читать онлайн «Kilitli Oda»

Автор Пер Валё

Maj Sjöwall, Per Wahlöö

Kilitli Oda

1

St Maria’nın çanları saat ikiyi çalarken kadın, Wollmar Yxkulls Caddesi’ndeki metro istasyonundan çıktı. Acele acele Maria Meydanı’na doğru yürümeden önce durup bir sigara yaktı.

Kilise çanlarının sesinin havada yankılanması, ona çocukluğunun kasvetli pazar günlerini hatırlatmıştı. St Maria Kilisesi’nden birkaç blok ötede doğup büyümüştü, aynı zamanda bu kilisede vaftiz edilmiş ve on iki yıl kadar sonra da tasdik edilmişti. Tasdik edilmesine dair tek hatırladığı, papaza Strindberg’in, St Maria çanlarının ‘melankolik nağmesi’ hakkında yazarken ne demek istediğini sormaktı. Ama adamın cevabını hatırlamıyordu.

Güneş sırtına vuruyordu. St Pauls Caddesi’nden karşıya geçtikten sonra adımlarını yavaşlattı, terlemek istemiyordu. Birdenbire ne kadar gergin olduğunu fark edince evden çıkmadan önce bir sakinleştirici almadığına pişman oldu.

Meydanın ortasındaki çeşmeye ulaşınca kumaş mendilini serin suya daldırdı ve ağaçların gölgesinde bir banka oturdu. Gözlüğünü çıkarıp mendille yüzünü sildi, açık mavi gömleğinin eteğiyle gözlük camlarını temizledi ve gözlüğünü tekrar taktı. Kocaman camları ışığı yansıtıyor, yüzünün üst yarısını saklıyordu. Kadın geniş kenarlı, mavi kot şapkasını çıkardı, düz sarı saçlarını elinde toplayıp omuzlarına kadar kaldırdı ve ensesini mendille sildi. Sonra şapkasını takıp kaşlarına kadar indirdi, sessizce oturup mendili ellerinin ortasında dertop edilmiş hâlde durdu.

Bir süre sonra mendili açıp bankın üzerine koydu ve avuçlarını kot pantolonuna sildi. Kol saatine baktı. Saat iki buçuğu gösteriyordu. Kalkmadan önce sakinleşmek için son birkaç dakikası vardı.

Saat 2. 45’i vurunca kucağında duran, omuz askılı, koyu yeşil kanvas çantasını açtı, artık kupkuru olmuş mendilini aldı ve katlamadan çantaya soktu.

Sonra ayağa kalktı, çantanın deri askısını sağ omzuna astığı gibi yürümeye başladı.

Horns Caddesi’ne yaklaştıkça üzerindeki gerginlik azalmıştı; kendi kendini, her şey yolunda gidecek, diye telkin etti.

Günlerden cumaydı, haziranın son günüydü ve birçok kişi için yaz tatili yeni başlamıştı. Horns Caddesi’nde hem caddede hem de kaldırımlarda trafik vızır vızırdı. Kadın meydandan çıkınca sola dönüp evlerin gölgesinden yürüdü.

Bugünün akıllıca bir seçim olmasını umuyordu. Artıları eksileri tartmış ve planını önümüzdeki haftaya kadar ertelemek zorunda kalabileceğini fark etmişti. Kendini böyle bir zihinsel strese sokmayı pek istemese de bunda bir zarar yoktu.

Oraya planladığından daha erken vardı ve sokağın gölgeli tarafında durup karşısındaki kocaman vitrini inceledi. Parlak camı güneş ışınlarını yansıtıyor, yoğun trafik görüşünü kısıtlıyordu. Fakat bir şey fark etmişti. Perdeler kapalıydı.

Vitrinlere bakıyormuş gibi yaparak kaldırımda yavaş yavaş volta attı ve yakınlardaki bir saat tamircisinin dışında asılı duran bir duvar saati olmasına rağmen kadın kol saatine bakıp durdu. Tüm bu süre boyunca da gözleri sokağın karşısındaki kapının üzerindeydi.

Saat 2. 55’te kavşaktaki yaya geçidine doğru gitti. Dört dakika sonra, banka kapısının önündeydi.